
Süre: 2 dk 15 sn
Cevap: Ümmînin, ümmîye imâm olması câizdir. Talîm görmemiş, kendisi gibi okuyanların birbirlerine imâmeti câizdir. İmâmet, yani namâz kıldırma konusunda önce tecvîd aranır. Kırâat, düzgün bir şekilde okunur. İkisi eşitse, hangisinin fıkh bilgisi daha fazla ise, o imâmete geçer. Meselâ, manâsı bozulmayacak bir şekilde kırâati düzgün olan bir kimse var, birisi de hâfız. Hâfızın fıkh bilgisi yok, öbürüsünün var. Öbürüsünün imâm olması lâzım. Hâfız olan kimse, fıkh bilgisi olmadığı için namâzdaki bir hata sebebi ile namâzı götürebilir. Ama diğerinin fıkh bilgisi olduğu için, namâzdaki hatayı namâzın içinde telâfi eder, namâzı kurtarır. Bunlar fıkh kitâplarında uzun uzun bildirilmiş. Hatta öyle şeyler var yazılmış ki; kırâatları eşit, fıkh bilgileri de eşit, o zamân bunların fizikî yapılarına bakılır. Hangisi insanlara daha hoş ve latîf gözüküyor. Ahlâkına bakılır. Onlarda da eşitse ve bunlar evli ise, hangisinin hanımı güzelse, o geçer. Çünkü hanımı güzel olanın gözü, orada burada olmaz. Yani sakınması, ittikâsı daha fazla olur. Süleymâniye câmi’sinin, imâmet makâmına geçecek kimsede, saymışlar şunlar, şunlar… ve bir de hanımı, çevredeki hanımların en güzeli olmalı. İnsan tabîatı bu. Öyle bir vazîfe yükleniyor ki, evli ise [hanımı çevrenin en güzeli] çevrede güzel kadın var mı, diye bir şey hâtırına gelmiyor. Sadece oraya [imâmete] odaklanıyor. Zaten başkaları da yakıştıramıyor. Osmânlı sisteminde hakîkaten doruk noktaya çıkmışlar. Onu bile düşünmüşler.
Yorum Yap