Kandil günü hocalar ilahi söylemekten başka bir şey yapmıyorlar. Kitaplardan nakleden hoca bulamıyoruz. Bu konuda neler söylersiniz?

Cevap: Altyapı göçtüğü için, doğru kitaplar okunmadığı için böyle oluyor. İslamiyetle dertli değiller. İlahiyatı bitiriyor, devlet bunu memur olarak atıyor. O da parasını alıyor. Ha tapu kadastro da memur, ha Cami’de memur… Maalesef farkı yok. Allahü teâlâ sana böyle bir nimet vermiş, kendini yetiştirip, insanlara doğru kaynaklardan naklederek anlatman gerekirken, doğru şekilde namaz kıldırman gerekirken, hiçbirini yapmıyorsun. İnsanların itikadları bozulmuş, amelleri yok. Onların itikadını düzeltip, fıkıh bilgilerini versen, ne güzel işlere vesile olmuş olacaksın. Bunlar yapılmazsa yarın bunun hesabı var. Sana böyle nimet verilmişti, niçin kullanmadın? diye sorulacak. Allahü teâlâ bize Televizyonda ve Radyoda dini yayın yapma konusunda ihsanda bulunmuş. Böyle bir ihsan karşısında ben yapmıyorum deme lüksüne sahip değiliz. Böyle nimet gelmiş,  ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında ne yazıyorsa nakledeceğiz. Cemaat dinlemek istemiyor, sıkılıyor o yüzden sadece ilahi söylüyoruz gibi denirse, cemaate göre değil rotamız. Hedefimiz Allahü teâlânın rızası. Kişiler beğense de, beğenmese de kitaplardan nakletmek gerekir. Biz de burada yayın yapıyoruz. Sevip dua edenler olduğu gibi, sövüp, ellerine fırsat geçse bizi öldürmeye niyet edenler de var. Böyle bizi sevmeyen, dinlemek istemeyenler var diye vazgeçmek olur mu? Elbette dini konuları anlatmak, doğru kaynaktan aktarmak nefse ağır gelir. Allahü teâlâ yarın sana imkanlar verdim, niçin kullarıma beni “celle celalühü” anlatmadın? Niçin emir ve yasaklarımı onlara aktarmadın diye sorarsa ne cevap verilecek? Bizi dinleyen bir kişi bile olsa ehl-i sünnet âlimlerinden anlatmaya, nakletmeye devam etmelidir. Camilerde vaizler, imam efendiler, müezzinler, diyanette vazife alan müftüler, başındaki kimseler hep vebal altındalar. Yarın bunların hesabını verecekler…