Müslüman modern olmaz mı?

Süre: 5 dk 32 sn

Cevap: Modern olmaktan kastınız denir? Bir müslümân kadın, eğer iktisadi durumu müsâit ise, dikkat çekmeyecek şekilde olan kaliteli pardesü, eşarp, ayakkabı giyebilir. Bu, erkek için de böyledir. Meselâ, erkek için çenede sakal bırakmak, müslümân âdeti değildir. İnsanlar zâhire baktığı için, kılığa kıyafete çok dikkat etmek lâzım. Tüccardan biri Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin büyüklüğünü işitmiş. Merak etmiş, bu Allah’ın sevgili kulu, velî, kerametler sâhibi, acaba nasıl bir adam diye merak etmiş. Gitmiş Bağdat’a, sormuş. Bulunduğu yeri öğrenmiş, ziyâretine gitmiş. Belki de bayram günü idi. Girmiş odaya oturmuş. Bir de bakmış ki, üzerinde gayet kıymetli bir elbise, omuzunda bir acem şalı, kaç bin liralık kıymetinde. Hâlbuki kendisi de tüccar. Düşünmüş kendi kendine, “Tüccar olduğum halde, böyle bir palto alamıyorum, giyemiyorum, hele böyle bir şal hiç kullanamıyorum, param yetişmiyor. Bu adama bir de Allah adamı diyorlar. Allah adamı böyle mi olur? Benim giymediğim kıymetli elbiseyi giyiyor. Bu Allah adamı dedikleri tam dünyâ adamı. Dünyâ adamına Allah adamı diyorlar” diye düşünürken bir fukara geliyor, odaya giriyor, “Allah rızası için bir şey veren yok mu?” diye dolaşıyor. Herkes çantasını çıkarıyor. Fakire vermek için çantasında ne arıyor? Ufaklık arıyor ufaklık. Tüccara sıra geliyor, tabii o da bir ufaklık çıkarıyor, fakire veriyor. Sıra Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerine geliyor. “Allah rızası için bir şey verir misin?” diyor fukara. Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri; “Sırtımdaki şalı al” diyor. Fakir de çekip alıyor ve gidiyor. Ama o tüccarın da aklı beraber gidiyor. “Vay canına kaç bin liralık şalı nasıl verdi” diyor, aklı ermiyor. Ziyâretçiler gelip gidiyor. Bu arada başka bir tüccar geliyor, elinde bir paket, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin huzûruna geliyor. “Efendim, bu pakettekini âcizâne size hediyye getirdim Allah rızası için kabûl ediniz” diyor. “Aç bakalım, nedir?” diyor. Paket açılıyor, görüyorlar ki, biraz evvel fukaraya verilen şal var içinde. “Biraz evvel, buraya gelirken, pazarda fakirin biri bunu satıyordu, baktım çok hoşuma gitdi çok kıymetli, ancak bunu zât-ı âlinize layık gördüm getirdim Allah rızası için kabûl etmenizi yalvarırım” diyor. “Omzuma koy” buyuruyor Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri. Sonra dönüyor o tüccara, “Biz dünyâ malını kullanırız ama, Allah rızası için al diyorlar, ben de Allah rızası için alıyorum, öteki de geliyor, Allah rızası için istiyor, ona da veriyorum. Alırken de, verirken de elimi bile sürmüyorum” diyor. Öyle deyince, tüccar kalkıyor, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin ayaklarına kapanıyor. Abdülkadir Geylani hazretleri burada iki ayrı sevab kazanıyor. Hem sadaka sevabı var, hem de talebesinin gönlünü almak, sevindirmek sevabı var.

Yorum Yap