Şafii mezhebindeyim küçük yaşımdan beri namaz kılıyorum, kaza namazı borcumuz yok ama okudukça yeni şeyler öğreniyoruz bunun için sünnetleri kaza etmem gerekiyor mu?

Süre: 5 dk 13 sn

Cevap: Şafii mezhebinde namazın farzları, rukûnleri, yapılan şeyler aynı olsa da Hanefi mezhebine göre daha fazladır,  bu farz olan rükûnlerden biri yapılmamışsa İmam-ı Şafii hazretlerinin ictihadına göre o namaz olmamış demektir. Diğer mezhep imamlarına göre olur demenin bir değeri yoktur.  Geçmişe yönelik taklid etmek meselesi de akıllara gelebilir, bunun olması için, mesela, Hanefi mezhebinde ki bir müslüman; maliki veya Şafii mezhebine göre namazının sahih olması için maliki veya Şafii mezhebinde ki gusül ve abdestte ki farzlara uyulmuş olması gerekiyor. Maliki veya Şafii mezhebinde ki guslü, abdesti bozar dediği şeylerden de sakınmış olması gerekir ki ”Hanefi’de olmayan bu ibadetimin geçmişe dönük olarak maliki veya Şafii mezhebine uyarak bunları yaptım (kıldım)”  derse eğer sahih olabilsin, yoksa burada olmazsa şurada olsun demek ”telfik” olur. Mesela kitaplarda çok detay bir şekilde bilgi verilmiş, Mahşer meydanında bizim yaptığımız ibadetlerin muallakta kalmaması için, mezhep imamlarına uymamız gerekir. Mahşer günü mizanın başında eshabı kiramdan da kendisine tabii olanlar varsa, çünkü hepsi mutlak müctehid, bütün ibadet taat o zatın bildirdiğine göre ittiba eder, bu 3 kişi olur 300 kişi olur 3000 kişi olur o da mizanın başında bulunacak, tabiinden mutlak müctehid olanlarda mizanın başında hazır bulunacak, bugün amelde 4 mezhep imamı ve o mezhep içerisinde ki müçtehitlerde mizanın başında hazır bulunacaklar, dinleyicilerimiz ne olacak mizanın başında hazır olursa diyebilir, Mesela Osman Ünlü ‘nün guslü geçiyor,  mizana koydular, İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretleri bakacak diyecek ki; Tamam, benim ictihadıma göre bunun guslü tamamdır, dolaysıyla guslü olmuş, sayılacak. Yahutta guslü alırken şunu yapmamış,  benim ictihadıma göre şunu yapmamış, sahih olmamış, bu sefer mezhep içerisinde ki müctehidler devreye girer, İmam-ı Ebu Yusuf, İmam-ı Muhammed Şeybani, İmam-ı Züfer (Rahmetullahi aleyhim) hazretleri eğer onlardan birinin ictihadına uygun düşmüşse yine mizandan geçer ama burada hiçbiri olmamış demişlerse, İmam-ı Malik hazretlerin önüne gelirse, İmam-ı Malik hazretleri, kendi ictihadına göre uygunsa, benim içtihadıma göre de uygundur diyecektir. Onun için yapılan ameller, bu müctehid imamların bildirdiğine göre uygun olabilsin, yoksa hiçbiri (Rahmetullahi aleyhim) sahiplenmezlerse bu iş muallakta kalır. Dolayısıyla burada yetki bu büyük imamlara verilmiştir, ameller geçmesi gereken kapıdan geçmezse eğer küt diye yere düşer, yoksa ben yaptım oldu demekler olmuyor bu işler, hani sohbetlerde anlatılıyor ya: Sevdiğin zatın buyurduklarının hepsini yapıyorsan, tam seviyorsun demektir, yarım-yamalak yapıyorsan, yarım seviyorsun, hiç yapmıyorsan hiç sevmiyorsun demektir. Ben İmam-ı Azam’ı seviyorum ama oda insanmış, bende insanım, bende bilirim dersen, o (rahmetullahi aleyh) sana niçin sahip çıksın ki? Onun için yapmış olduğumuz amellerin mutlaka bir yere uyması gerekir. Şimdi İmam-ı Şafii hazretlerinin mezhebine uyan bir kimsenin namazın şartlarını, gusül, abdestinin nasıl alacağını bilmesi gerekir. Aynı şekilde İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlerinin mezhebine uyan bir kimsenin de bu mezhebin hükümlerini bilmesi gerekir. Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli mezheplerinden birine tabii olan bir kimsenin bu mezheplere ait  ”doğru olarak yazılmış” ilmihal bilgisi veren kitaplarını elde etmesi gerekir.

Yorum Yap