Yakınlarımıza İslamiyeti anlatınca yüzleri değişiyor. Sıkılıp dinlemek istemedikleri hâllerinden belli oluyor. Böyle durumlarda nasıl hareket etmem gerekir?

Süre: 8 dk 45 sn

Cevap: Müsait zamanda yüzleri değişse bile anlatmalıdır. Hiç olmazsa duymuş olurlar. Belki başlangıçta pek dinlemezler ama bir zaman sonra Cenab-ı hak ihsan eder, merak hâsıl olur. Sen bize böyle böyle bir şeyler anlatmıştın, o neydi diye sorarlar. Hidayetlerine vesile olunur. Nefis dini konuları dinlemek istemez. Bunlar duyulunca insana sıkıntı verir. Ancak gıybet, yalan, bunlar anlatılınca (kendi rızkı haramlar olduğu için, bunlara kavuşmak için) insana zevk verir. Tatlı gelir. İmanı anlatmak, dini anlatmak nefse ağır gelir. Acı gelir. Mesela biz Tgrt FM’de İslam ve Toplum, Gönül Pınarı, Mustafa beyin sunduğu Sözün Özü ve Tgrt Haber’de; Huzura Doğru programlarını yayınlıyoruz. Bunları samimiyetle severek izliyoruz diyenler oluyor. Bize ulaşıyorlar. Onlara gıpta ediyoruz. Niye? Çünkü severek dinlemek ihsan-ı ilahidir. Allahü Teâlâ ihsanda bulunmuş. Kimse onun kalbinden o sevgiyi alamaz. Ama bazıları da var ki, (Gene mi konuşuyor bunlar? Gene ne anlatıyorlar, bıkmadılar mı?) diye nasipsizliklerini dışa vuruyorlar. Hatta telefonla arayıp sövüp kapatanlar oluyor. İkisi de insan. Birisi seviyor, teşekkür ediyor, dua ediyor. Öbürü sövüyor, hakaret ediyor. Bu nasip meselesi. Tercih kişiye ait. Peki, söven var, hakaret eden var diye biz pes mi edelim? Vaz mı geçelim? Hayır. Zira Peygamber efendimize de, din-i islamı anlattığında yüzlerini buruşturanlar oldu. Dinlemek istemediler. Hatta bu yüzden, onları düşünüp, yanmamaları için uğraş veren Sevgili Peygamberimiz ile harp ettiler. Enver abiler anlatmışlardı: Dedelerimiz Viyana’ya kadar gittiler. Niçin gittiler? Allahü Teâlâ dedirttirmek, insanların hidayete kavuşmalarına sebep olmak için gittiler. La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah desinler diye gittiler. Onlar demeyiz dediler savaş açtılar. Dedelerimiz bu uğurda öldü, şehit oldu. Demeyiz diyenlerde helak oldu, öldü. Bunların ikisi de insan. Dinleyicimiz dinlemek istemiyorlar diye yakınıyor. Ne bekliyoruz? Dini konuları anlattığımızda bizi omuzlarında mı taşıyacaklar? Peygamber efendimize “aleyhisselâm” taş attılar. Yuhalandı. Bir sürü sıkıntı çekti. Dolayısıyla Allahü Teâlâ’nın dinini insanlara anlatmak isteyen, yaymak isteyen peşin peşin bu sıkıntıları kabul edecek. Zira bu yol meşakkatlerle dolu. Başlangıcı böyle ama sonu baldan tatlı. Kolay değil çünkü insanlara isteklerinin, zevklerinin tam tersini söylüyorsun. Tabi sıkılacaklar. Tabi dinlemek istemeyecekler. Ama bu bilgiler dinlene dinlene, okuna okuna insanın kalbine nur akmaya başlar. Yavaş yavaş kalp temizlenir. O zaman daha önce bu bilgileri duyup, sıkılan insan, artık dinlerken, okurken zevk alır hâle gelir. Akıl parlar, Ruh kuvvetlenir. Böyle olunca haram-helal tercihi sırasında, ruh nefse galip gelir ve (Bu haram seni Cehenneme götürür. Sen Allahü Teâlâ’nın emrini dinle, ahmaklık etme. Zira emri dinlemek seni Cennete götürür) der. Haram işlemesine mâni olur. Onun için vazgeçmemelidir. Anlatmaya devam etmelidir.

Yorum Yap